27 Nis 2009

Dünyaya Geldiğimizde

Chérie Carter-Scott - Dünyaya geldiğimizde -
Dünyaya geldiğinizde, yanınızda bir kullanma kılavuzu yoktu; ama aşağıdaki kurallar yaşamınızın daha iyi olmasını sağlayabilir.
1. Bir bedende yaşayacaksınız. Bedeninizi sevebilir ya da ondan nefret edebilirsiniz, ama emin olun, bedeniniz yaşamınızın sonuna kadar sahip olacağınız tek şeydir.
2. Dersler alacaksınız. “Dünya Gezegeninde Yaşam” adında tam zamanlı bir okula devam edeceksiniz. Buradaki herkes ve her olay “Evrensel Öğretmen”dir.
3. Hatalar yoktur, sadece dersler vardır. Büyümek, deneysel bir süreçtir. “Başarısızlık”lar da, “Başarı”lar kadar bu sürecin bir parçasıdır.
4. Her ders, öğrenilinceye kadar yinelenir. Onu öğreninceye kadar karşınıza değişik biçimlerde çıkar - sonra başka bir derse geçersiniz.
5. Eğer kolay dersleri öğrenmezseniz, zorlaşırlar. Dışarıdaki sorunlar, içsel durumunuzun eksiksiz bir yansımasıdır. İçinizdeki engelleri ortadan kaldırdığınız zaman, dış dünyanız değişir. Acı, evrenin sizin dikkatinizi çekme yöntemidir.
6. Bir dersi öğrendiğinizi, davranışlarınız değiştiği zaman anlarsınız. Bilgelik uygulamadadır. Bir şeyin birazı, çok sayıda hiçbir şeyden iyidir.
7. “Orası”, “burası”ndan daha iyi değildir. “Orası”, “burası” olduğunda, ”burası”ndan daha iyi görünen, başka bir “orası” ortaya çıkar.
8. Diğerleri sizin yansımanızdır. İçinizde bulunan sevdiğiniz ya da nefret ettiğiniz bir şeyi yansıtmadığı sürece, herhangi bir şeyi sevemez ya da ondan nefret edemezsiniz.
9. Yaşamınız sizin elinizdedir. Yaşam size tuali sağlar, resmi siz yaparsınız. Yaşamınızın kontrolünü elinize alın, yoksa bunu başkası yapar.
10. Daima istediklerinize sahip olursunuz. Bilinçaltınız hangi enerjileri, hangi deneyimleri ve hangi insanları yaşamınıza çekeceğinizi en uygun biçimde belirler; bu nedenle, ne istediğinizi bilmenin en kesin yolu, sahip olduklarınıza bakmaktır. Yaşamda kurbanlar yoktur, sadece öğrenciler vardır.
11. Doğru ya da yanlış yoktur, sonuçlar vardır. Ahkam kesmek bir işe yaramaz. Yargılamak kalıpları yerinde tutar. Sadece yapabileceğinizin en iyisini yapın.
12. Yanıtlarınız kendi içinizde yatar. Çocukların başkalarının rehberliğine ihtiyacı vardır; olgunlaştıkça, “Ruhun Yasaları”nın yazılı olduğu yüreğinize güvenirsiniz. Duyduklarınızdan, okuduklarınızdan ve anlatılanlardan daha fazlasını bilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey bakmak, dinlemek ve güvenmektir.
13. Bütün bunları unutacaksınız.
14. Dilediğiniz zaman anımsayabilirsiniz.
Chérie Carter-Scott

8 Nis 2009

foton kuşağı

Foton Kuşağı Etkisi

Karşımıza çıkan herhangi bir sağlam bilimsel veri yok. Tüm kaynaklarda bilimsel bir kanıtın öne sürülmediğinden bahsediliyor, zira geçerli kanıtlar da yok deniliyor. Elde olan tek şey birkaç bilim adamı ve astronomun tezlerinden ve araştırmalarından ibaret. Zaten bu konu üzerinde araştırmalar yapan bilim adamları da bulundukları yerlerden uzaklaştırılmışlar. Elde olan veriler, bilinen döngünün 26.ooo yıl olduğu, bu geçişin belirtisi olan Schumann Rezonansı'nın değişimi ve Foton Kuşağı içerisinde bulunan yıldızların varlığından ibaret. Açıkça bir kanıt ortaya konulamamış. Foton Kuşağı güçlü elektromanyetik radyasyona sahiplik eden yoğun bir uzay boşlu# ve bazı x-ışınlarını da içermekte. Galaksi içerisine akan manyetik bir ışık olarak ta tanımlayabiliriz.Edmun Halley tarafından keşfedildiKeşif, ingiliz astronom Sir Edmund Halley'in (1656-1742) günlerinde başlayan Pleiades çalışmalarıyla başladı. Halley, bu yıldız grubundaki 3 yıldızın Yunanlılar tarafından belirtilen yıldızlar arasında bulunmadığını ortaya çıkardı. Yunan astronomlar ya da Halley yanılmış olabilir miydi? 1991 yılında yayınlanan bir makalede sunulan diagrama göre 6 yıldız; Merope, Atlas, Teygeta, Electra, Coeleno ve güneşimiz Pleiades'in bir yıldızı olan Alcyone'nin yörüngesindeler.Daha sonra Halley şu sonuca vardı: Pleiades takımı belli bir hareket sistemiyle ilerliyordu. Bu tez, Frederick Wilhelm tarafından onaylandı. Pleiades, her yüzyıl için 5.5 saniye kesin bir hareketle döngüsüne devam ediyordu.Altı gün içinde Dünya'nın tamamen değişeceği iddia ediliyorFoton Kuşağının merkez alanına girilmesiyle birlikte yaşanılması beklenen fiziksel ilk etkileşimler ise şu şekilde sıralanıyor yayınlanan bir çok raporda: 1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık.2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu).3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).Foton Kuşağı etkisine ilk kez Atlantis devrinde girildiği sanılıyorKuşağın başlangıç noktası, küçük bir atom parçası ve onun yörüngesinde olan bir grup elektrondan ibaret. İngiliz fizikçi Paul Adrian Maurice Dirac, her bir partikül için bir anti-partikül bulunduğunu öne sürmüştü. 1932'de Carl David Anderson bu anti-partikülü buldu ve ona "positron" adını verdi. 1956'da anti-proton ve anti-nötron keşfedildi. Bir anti-partkül şekillendiğinde, sıradan bir partiküller evreninde meydana gelir ve bu, bir elektronla buluşup çarpışmasından önce bir anlıktır. Bu çiftin toplam kütlesi "Foton" formunda enerjiye dönüşür. Bu yeni ve önceden görülmemiş bir enerji kaynağı gücü sunar. 1961 yılında uydu kaynaklı araçlar tarafından bir foton kuşağı keşfedildi. Bu kuşağın gezegenimizden 400 ışık yılı uzakta olduğu açıklandı. Astronom Jose Comas Sola yedi yıldızlı Pleiades takımı üzerinde özel bir çalışma yaptı ve bir sistem oluşturduklarını keşfetti, ki bizim güneşimiz ve daha pek çok yıldız da bu sistemin parçalarıydılar ve her biri kendi gezegensel sistemlerine sahipti. Güneşimiz bu sistem yörüngesini 24.000 yılda tamamlıyor. Bu 24.000 yıl iki bölümde alınıyor; 10.000 yılı karanlık (ya da Galaktik Gece), 2000 yıl ise Foton Kuşağı'nın ışığında geçirildiği sanılıyor. Ve bazı bilim adamları tarafından, bulunduğumuz dönemin ışık bölgesine geçiş olduğu tahmin edilmekte. Tahmin edildiğine göre böyle bir olay dünyanın oluşumundan beri bir kez deneyimlendi ve bu tarihin de Atlantis devrine rastladığı öne sürülüyor. Foton Kuşağı temel olarak 3 elementi içermekte. İlki, "Null Zone" (sıfır bölgesi). Bu bölge, madde ve madde olmayan parçaların kuşağın proton parçalarını oluşturmak için çarpıştıkları bölge. Burası ayrıca Pleiades yıldız sisteminin elektromanyetik alanlarının etkisiz bırakıldığı yer. Bu süreç, bilinçlilik seviyelerimizi değiştirecek ve evren yapısına farklı bir açıdan bakmamızı sağlayacak. Diğer bölme ise foton ırmağı ile sıfır bölgesinin (null zone) iç kenarı arasında olan akım alanı. Bu bölgeye geçişle daha yüksek boyuta geçiş imkanına sahip olunacak. 2012'de Işık devrine geçiş yapılacağı söyleniyorFoton Kuşağı, Dünya ile çarpışmak üzere olan yoğun bir foton(ışık parçacıkları) enerji bandı olarak rapor ediliyor. Ulaştığında 5 günlük bir karanlık, elektriksizlik, yoğun ufo inişleri, insanlık için psişik yeteneklerin ortaya çıkması, insan bedeninde oluşan değişimler (transformasyonlar) ve daha pek çok değişim beklenmekte. Şu anda karanlık dönemin sonunda olduğumuz ve bu dönemin 2012'de son bularak 2000 yıllık "ışık" devrine geçiş yapılacağı söyleniyor. Yıldız aktivasyonu güneş sistemimizin Pleiades (Alcyone yıldızı), Sirius, Arcturus, Orion ve Andromeda ile aynı sıraya dizilmesi ile başlayacak. Yaşanılacağı tahmin edilen en büyük deneyim ise, bu kuşağa girildiğinde, şu anda bulunduğumuz 3. boyuttan 5. boyuta yükseleceğimiz. Bu sıçrayış elbette ki beraberinde bir çok farklılık ve mutasyonlar getirecek. Şimdiden deneyimlediğimiz olaylar da aslında bu sıçrayışı doğrular nitelikte: ciddi iklim değişiklikleri, kıta transferleri, v.s. Ayrıca bu kuşağa girildiğinde bilinçlilik boyutlarının her birine geçiş imkanına sahip olacağımız tahmin ediliyor. Şu anda küresel bilinç değişiminin sonuçlarını da birebir deneyimliyoruz aslında. Dünyayı kasıp kavuran savaş ortamı, toplumlar arası anlaşmazlıklar, politik sürtüşmeler ve olagelen olumsuzlukların da bu geçiş döneminde, ya da "null zone"da bulunmamızdan dolayı olduğunu düşünebiliriz. Bütün canlılardaki değişimYaşadığımız bu dönem ve beklenen değişimler kutsal kitaplarda, mitolojide ve bilim adamları tarafından da ayrıntılı şekilde incelenmişti. Raporlara göre, Foton Kuşağı'na girildiğinde, gökyüzü ateş gibi gözükecek, ancak soğuk olacak. Bu değişim ve yansımalar elbette ki içine girilen kuşağın etkileriyle birlikte ortaya çıkan kimyevi değişimler ve tranformasyonların sonucunda kendilerini açığa çıkaracaklardır. Kuşağa ilk önce güneşimizin girmesi halinde ani bir karanlığın olması da söz konusu, ki bu sürenin 110 saat kadar sürmesi tahmin ediliyor. Güneşsel radyasyon ve Foton Kuşağı'nın arasındaki etkileşim gökyüzünün yıldızlarla dolu gibi gözükmesine neden olacak. Dünya bu kuşağa girdikçe tüm moleküller uyarılmış olacak ve atomlar mutasyona uğrayacaklar. Bu duruma bağlı olarak fiziksel yapılarda (insanla birlikte hayvan ve bitki aleminde de) farklılıkların meydana gelmesi bekleniyor tabii ki. Null Zone ve Schumann RezonansıBu kuşağa girmeden önce, yani bu zamanda, "Null Zone" (sıfır bölgesi) denilen zaman deneyimlenmekte. Bu dönem boyunca sismik aktivite ve volkanik hareketlenme görülüyor. Ayrıca iklim değişiklikleri ve buna bağlı olarak şiddetli tayfunlar, fırtınalar ve hortumlar gözlemleniyor. "Null Zone", bir başka deyişle, madde ve madde olmayan bütün partiküllerin yok edildiği yer. Oluşacağı beklenen bu foton etkisi çok önemli, zira bize yeni bir enerji kaynağı sunacak. Bu kaynak, doğal olarak fosil yakıtlara bir son verecek ve bunun sonucunda da tahmin edildiği üzere daha yaşanılabilir bir dünya oluşturulmuş olacak. Bu bölgeye geçişin kanıtı olarak gösterilen en güçlü kaynak ise Schumann Rezonansı. Dünya'nın kalp atışı olarak nitelendirilen bu titreşim daha önceki zamanlarda 8.1 iken günümüzde 12.1'e yükselmiş durumda, ve hızla yükselmekte. 13.0 olduğunda ise "Null Zone"un tamamlanmış olacağı rapor ediliyor. Astrofiziksel hesaplamalara göre Foton Kuşağı'na saatte 208.800 km hızla gireceğiz. Kuşağın enerjisi fiziksel sonuçların yanında eterik ve spiritüel anlamda da kendini gösterecek.Bilimsel veriler, ciddi ve hızlı bir değişim olduğuna işaret ediyorRus bilim adamları tarafından açıklanan değişimler de galaksinin merkezinden gelen enerjinin varlığını teyit eder yönde. Dr.Alexey N.Dmitriev'in çalışması gösteriyor ki gezegenlerin atmosferleri, gezegenlerin kendileriyle birlikte büyük bir hızla değişim geçiriyor. Örneğin Mars atmosferi zamanla daha kalınlaşıyor; Ay, kendi atmosferini oluşturmakta. Ya da bu tarz bir değişimi kendi gezegenimizde görebiliyoruz: atmosferdeki HO(hidroksit) oranı daha önce hiç ölçülmediği kadar fazla. Bu oran küresel ısınma, florkarbon emilimleri ya da bu tarz oluşumlar sonucu oluşmuyor; sadece kendilerini gösteriyorlar. İyonosfer tabakasında plazma jenerasyonu, magnetosferde magnetik fırtınalar, atmosferde ise siklonlar aracılığı ile enerji boşalımları oluşumları gözlemleniyor. Daha önceden nadir rastlanan atmosferik yüksek enerji fenomenine artık daha sık ve yoğun rastlanmakta. Gaz-plazma zarfının maddesel birleşimi de transforme olmaktadır. Gezegenlerin manyetik alanları ya da parlaklıkları da hızla değişiyor, artıyor. Jüpiter, Venüs, Uranüs ve Neptün, bu sonuçların alındığı gezegenlerden. Rus Ulusal Bilim Akademisi Foton Kuşağı üstüne çalışmalar yapıyorDünyamızda eyleme geçmiş olan transformasyonlar ise aşikar. Gün be gün artan sismik aktivasyon, volkanik hareketlenmeler ve diğer bir çok doğal felaketler elbette ki gözlerden kaçmıyor. Dr.Dmitriev'in belirttiği ve dikkat çektiği nokta ise bu çeşit bir değişimin dünyada daha önce 10.000 yıl önce görülmesi. Burada göze çarpan ve bazı topluluklar tarafından ortaya atılan konu ise güneş ile dünyanın değişimleri arasındaki bağlantı. Maalesef bu tarz konularda çoğu bilgi ifşa edilmiyor. Bu tarz araştırmaların yapıldığı bir merkez de Sibirya'daki Rus Ulusal Bilim Akademisi. Burada yapılan çalışmalar sonucu edinilen bilgi ise şöyle: Şu anda Güneş Sistemi'nde yaşanılan enerjisel değişimin tek olası sebebi farklı-daha yüksek olan bir enerji alanına giriyor olmamız olabilir. Ve bu yüksek enerjiye geçişin sonucunda DNA spirallerinin kendileri de değişim geçirmekteler. Şimdiye kadar hayatımızda yer alan bilim araştırmaları sonucu elde ettiğimiz bilgilerle ortaya çıkarılan 2 sarmallı DNA yapısı hızla mutasyona uğramaktadır. Bu sıçrayışla da bu sarmalın 2'den 12'ye çıkacağı biliniyor. Bu enerji emiliminin Güneş Sistemi'ndeki tüm maddelerin özünü değiştireceği bekleniyor, ki bir bir de deneyimliyoruz çevremizde.Aslında tüm bunlar, hücresel ya da ruhsal boyutta olsun, bize pek yabancı değil. Çevremizde her an deneyimlediğimiz olayların dökümü sadece. Kainata dikkatlice baktığımızda ve onu içsel sesimizle dinlediğimizde bunlardan farklı bir şey duymayacağımız da aşikar. Hergün yaşadığımız ve gün geçtikçe artan doğal felaketler, politik sürtüşmeler, savaşlar, içsel değişimler binlerce yıldır beklenilen dönemin getirileri elbette. Bunların hepsi asırlardır bekleniyordu; kutsal kitaplarda olsun, kadim medeniyetlerin yazıtlarında olsun her zaman karşımıza çıktılar. Şimdi ise bu değişime tanık oluyoruz ve yeni dönemin getirdiği farklılıklara yaşamlarımızı adapte etmeye hazırlanıyoruz. Zira başka seçeneğimiz de yok; ya değişimi kabul edecek ve "bir" olacağız, ya da eski enerji ile birlikte savrulmayı göze alacağız.

Kaynaklar:http://www.sanctusgermanus.net/current%20message/Photon%20Belt.htmhttp://www.bibliotecapleyades.net/esp_cinturon_fotones_4.htm

7 Nis 2009

resimlerim
















































































menekşelerim. Bu benim ilk resim denemem. Yani ilk tablom.




Bunlar da gelinciklerim. İkinci tablom. Daha fazla emek.




Bu da evdeki şövalem. Genellikle ressam Hızır Tepeev'in atölyesinde çalıştığım için fazla ilgi gösteremiyorum kendisine ama havaların ısınmasıyla birlikte bahçede ona daha fazla ilgi gösterme planları yapıyorum.

Sevgi

Arthur, Merlin ‘in yanından ayrılmadan önce çok karamsarlaştı. Nerdeyse onbeş yaşındaydı ama diğer insanları çok az görmüştü.

- “Onlara katılacağın için üzgün müsün ?” diye sordu Merlin.

- “Herşeyden önce sen de onlardan birisin.”

Arthur uzaklara baktı.

- “Hüzünlüyüm ama sebebi bu değil.”

- “Peki ne öyleyse?”

- “Sana bir şey sormak istiyorum ama nasıl soracağımı veya sorsam mı sormasam mı bilmiyorum.”

- “Durma”>

Arthur kararsız bir şekilde baktı.

- “Bana öğrettiğin dersler hakkında değil.Ama herşeyden çok bilmek istediğim bir şey, yani bana söyler misin acaba…”
Boğazı düğümlendi ve durdu.

- “Belki de aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorsun?”

Arthur kafa sallayarak onayladı. Merlin ‘in önsezisi ile kurtulmuş olmaktan mutluydu. Yaşlı büyücü bir süre düşündü ve

- “Herşeyden önce unutma ki gerçekten önemli bir şey sordun. Aşk hakkında sözlerle anlatılamayacak bir şey vardır, ama önce benimle gel” dedi.

Arthur ‘u öğle güneşinin parladığı bir açıklığa götürdü. Merlin’in elinde güneşe doğru tuttuğu, yanan bir mum belirdi.

- “Yanıp yanmadığını görebiliyor musun ?” diye sordu.

- “Hayır” dedi Arthur.> Güneş o kadar parlaktı ki mumun alevi görünmüyordu.> - “Ama bak” dedi Merlin. Bir pamuk parçasını muma> yaklaştırdı ve pamuk hemen yanıverdi.

- “Bunun aşkla ne ilgisi var?” diye sordu Arthur, ama Merlin yanıtlamadı. Sadece yılan otunun çiçeğini alıp suyundan iki damla Arthur ‘un parmaklarına sıktı.

- “Tadına bak” dedi. Arthur yüzünü ekşitti.

- “Çok acı” dedi.

Merlin çocuğu göle götürüp ellerini yıkamasını söyledi.

- “Şimdi suyun tadına bak” dedi.
- “Acılık kaldı mı?”

- “Hayır” dedi Arthur.
- “Ama bunun aşkla ne ilgisi var?”

Merlin yine karşılık vermedi ve çocuğu ormanın daha da derinlerine götürdü.

- “Şimdi kıpırdamadan otur” dedi sessizce. Arthur söyleneni yaptı. Biraz ileriden bir fare açıklığa
fırladı, ama daha hareket edemeden bir kartal fareyi kaptı ve avıyla birlikte yüksek sarp kayalıklardaki yuvasına uçtu.

Arthur şaşkınlıkla,

- “Ama bana aşktan bahsedeceğini söylemiştin. Tüm bu gösterdiklerinin aşkla ne ilgisi var?” dedi.

- “Dinle” dedi ustası.
- “Güneşe tutulduğunda görünmeyen mum gibi egon da aşkın dayanılmaz gücünde eriyecek. Gölün suyuyla yıkandığında kaybolan acılık gibi, hayatının acılığı da aşkla karıştığında en berrak sular kadar tatlı olacak. Ve kartalın avını yakalaması gibi kendine verdiğin önem de, seni içine alan aşkın gözünde bir pırıltıdan ibaret kalacak.”
Sevginin gücü, saflığın gücüdür. Sevgi kelimesi bir çok şekillerde kullanılır ama o, büyücü için kutsal bir kelimedir, çünkü onun için sevgi,

- “Tüm kötülükleri yok ederek sadece asıl ve gerçek> olanı bırakan” demektir.
- “Korktuğun sürece gerçekten sevemezsin” diye uyardı Merlin.
- “Öfkelendiğin sürece gerçekten sevemezsin. Bencil> egon var olduğu sürece gerçekten sevemezsin.”
- “Peki o zaman nasıl sevebilirim ki?” dedi Arthur,> korku öfke ve bencilliğin sıkça deneyimlediği şeyler olduğunu bilerek.

- “İşte işin gizemli kısmı burası” diye yanıtladı Merlin.
- “Saflıktan ne kadar uzak olursan ol, sevgi seni arayacak ve sen sevene kadar seninle uğraşacak.”

Sevgi, kötülükleri ortadan kaldırmak için hep iş başındadır. Sevgisiz insan diye bir şey yoktur; yalnızca, sevginin gücünü hissedemeyen insanlar vardır. Görünmeyen ve ebedi olan sevgi, duygu ve heyecandan öte bir şeydir; o, hazdan ve hatta bir vecd halinden de ötedir. Büyücünün gözünde o, soluduğumuz hava, her hücredeki devinimdir. Sevgi evrensel kaynağından herşeye nüfuz eder. O, mutlak güçtür. Çünkü zor kullanmadan herşeyi kendine çeker. Sevgi, acı çekilirken bile, zihin ve ego’dan uzaklarda görevini yapar. Sevgi ile kıyaslandığında diğer tüm güç çeşitleri zayıftır.

- “Sen bir kral kadar güçlü müsün?” diye Merlin’e sordu Arthur.

- “Bir kralın güçlü olduğunu nerden çıkarıyorsun?” diye karşılık verdi Merlin.
- “Krala gücü, her zaman ayaklanıp bu gücü geri alabilecek halkı tarafından verilir. Bu yüzden tüm krallar korku içinde yaşar bilirler ki sahip oldukları herşey ödünç alınmıştır. Ülkenin en fakir kişisi bile kraldan daha zengindir; ta ki kral, gücünü bırakıp sevgiye teslim olana kadar.”

- “Hayattaki gerçek güç içten gelir. Dünyayı sadece içten gelen sevginin ışığında görmek, zedelenmez bir huzurda korkusuz yaşamaktır.”

- “Sevgi ile ilgili, insanların dikkatinden kaçan birçok sır vardır. Sevilmek için önce sevmeniz gerekir. Birisinin sizi koşulsuz olarak sevdiğinden emin olmak istiyorsanız, onu koşulsuz sevmeniz gerekir. Birini sevmeyi öğrenmek için önce kendinizi sevmeniz gerekir.”

- “Bunların çoğu açık gibi görünüyor. Peki o zaman niye böyle yapmıyoruz?”

Büyücünün cevabı şudur:

- “Sevgi ortaya çıkarılmalıdır; onu reçine gibi gizleyen öfke, korku ve bencillik katmanları soyulmalıdır. Tamamıyla sevgi dolu bir hayat için şu anda sahip olduğunuz hayatı saflaştırın. Sevgiye yaklaşmanın doğru ve yanlış bir yolu yoktur.”
“Ümitsizce sevgiyi arayan bir insan” dedi Merlin, “ümitsizce suyu arayan balığı hatırlatır.” Yaşam çok sevgisiz gibi görünebilir, ama insanı sevgiden yoksun bırakan “dışarıdaki dünya” değil, onu algılayanın gözleridir. Sevgiyi hayatınızın değişmez ve tam bir parçası haline getirmek istiyorsanız, önce şu an sevgi dediğiniz şeyi yeniden tanımlamanız gerekir. Çoğumuz sevgiyi birine duyulan çekim, önemsendiğimizi hissettiren bir beslenme kaynağı, haz ve keyif, güçlü bir his veya heyecan olarak düşünürüz.Her ne kadar bunlar sevginin birer yönüyse de, büyücü bunların en iyi ihtimalle tam olmadığını söyleyecektir.

- “Ölümlülerin tarif ettiği sevgi, zayıflayıp yok olmaya mahkumdur” dedi Merlin.

- “Sizin sevgi dediğiniz şey gelir ve gider. Bir arzu objesinden diğerine atlar. Arzularınız reddedildiğinde çabucak nefrete döner. Gerçek sevgi değişmez. Onun bir objeyle ilgisi yoktur ve başka bir duyguya dönüşmez, çünkü en başta o, bir duygu değildir.” Tüm sahte sevgileri terkettiğinizde geriye ne kalır? Yanıtı kendini kabullenmeyle ortaya çıkmaya başlar. İçsel bir güç olan sevgi önce içinizde, yine kendinize yöneltilmiş olarak belirir.

- “Ölümlüler sevgi için huzursuz ve endişeli bir şekilde telaşlanıp dururlar” dedi Merlin.
- “Sevdiklerine sahip olamazlarsa öleceklerini zannederler. Ama gerçek sevgi sizi huzursuz etmez, çünkü onun ifade edilmeye ihtiyacı yoktur. En sevilen kişi bile sizin bir parçanızdır. Başkasından alacaığınızı zannettiğiniz sevgi, farkındalığınızdaki bir sınırlılığın belirtisidir. Büyücü için tüm sevgiler benlikten gelir.”

- “Bu, kulağa çok bencilce geliyor” diye itiraz etti Arthur.

- “Benliği ego ile karıştırıyorsun, ama gerçekte benlik ruhtur” diye yanıtladı Merlin. Bencillik ise sahiplenmek, kontrol etmek ve hakim olmak isteyen ego ‘dan kaynaklanır. Ego, “Seni seviyorum, çünkü sen benimsin” dediğinde sevgiden değil, üstünlük kurma ve sahiplenmekten bahseder. Gerçekten sevmeyi öğrenenler ilk önce bencilliği bırakmışlardır. İşte bundan sonra çok değişik bir deneyim başlar.

- “Peki bu nasıl bir şeydir?” diye sordu Arthur.
- “Bunu hiç bilebilecek miyim?”

- “Bir gün bu huzursuzca telaşın bittiğinde, ufak bir ışık göreceksin kalbinde. İlk önce bir kıvılcım büyüklüğünde olacak, sonra bir mum alevi ve nihayet cayır cayır yanan bir ateş. Sonra uyanacaksın ve bu ateş güneşi, ayı ve yıldızları kaplayacak. İşte o anda evrende sevgiden başka bir şey kalmayacak, ama yine de bunların hepsi kalbinde olacak.


Büyücünün Yolu / İstediğiniz Hayatı Yaratmak İçin 20 Ruhsal Yol
Deepak Chopra
Dharma Yayınları / Yeniçağ Dizisi

Uyanmakta Olan İnsanlara Bir Mektup

“Uyanmakta Olan İnsanlara Bir Mektup”

Kuantum Sıçraması Dizisi, 06/07/2008 10:01 am
Tobias’ın katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe


Kırmızı Çembere sunulmuştur

7 Haziran 2008

http://www.crimsoncircle.com/

http://www.kirmizicember.org/


Uyanmakta Olan İnsanlara Bir Mektup
TOBIAS: “Ve öyledir, sevgili dostlar, biz çağrınızı duyduk. Dualarınızı duyduk, acılarınızı hissettik, ve şaşkınlığınızı biliyoruz. Bu nedenle size bu mesajı veriyoruz. Bu mesaj, rüzgarla yolunu size buldu. İşlemleriniz vasıtasıyla – buna İnternet diyebilirsiniz – size bunu veren bir arkadaşınız vasıtasıyla, ya da belki tesadüf gibi görünen bir vasıtayla size yolunu buldu, ama biz sizin çağrınızı ve dualarınızı duyduk. Biz, yanıt vermeye geldik.
Ben, Kırmızı Meclisten Tobias’ım. Kırmızı Meclis, gerek Dünya’da gerekse diğer alemlerde bilinç öğretmenleri olan varlıklarla çalışan meleksel bir düzendir. Ben bugün, sizi desteklemek ve sevmek için sevgi ve şefkat alanından gelen meleksel varlıklarla birleşiyorum.
Biz ayrıca bu mesajı bir grup insan melekle birlikte veriyoruz. Onlar şu anda insan biçimi içinde Dünya’da bulunuyorlar, ama onlar gerçekten de melektirler. Binlerce yıldır bilinci ve Ruh’u ve Tanrı’yı araştırdılar. Ve şu anda fiziksel olarak Dünya’da bedenlenmiş haldeler. Onlar, yanıbaşınızdaki komşunuz olabilirler, aile üyeleriniz ya da arkadaşlarınız olabilirler, hatta belki de hiç bilmediğiniz insanlar olabilirler. Ama şu anda Dünyadalar ve yeni bir öğretmen ve rehber türü olarak hizmet veriyorlar. Onlar yeni bilincin ve Yeni Enerjinin ve tüm şu Ruh, Tanrı anlamına gelen ve şu an Dünyadaki benlikle birleştirilmiş olan “Ben Ben’im” anlayışını/kavramını araştırdılar.
Biz meleklerin, Ruh’un ve Dünyada bulunan ve adına Şambra denen bu grubun enerjilerini birleştirerek, çağrınıza yanıt olarak bu mesajı veriyoruz.
Siz şu anda bir uyanış sürecinden geçiyorsunuz ve bu nedenle bu mektubu aldınız. Uyanış süreci zorlayıcı olabilir, aldatıcı olabilir, ve aynı zamanda güzel de olabilir.
Daha önceleri hiç sorgulamadığınız şeyleri sorgulamaya başladığınızda, otorite gibi, yapısallık gibi; neden burada, Dünya’dayım diye, hayatın anlamı nedir diye, şu anda yapmam gereken nedir diye sorgulamaya başladığınızda, ruhsal bir uyanış sürecinden geçtiğinizi bilirsiniz.
Geçmişteki sorun çözme yollarınız artık iş görmüyormuş gibi göründüğünde, bir uyanış sürecinden geçtiğinizi bilirsiniz. Daha fazlası olduğunu bilip de sanki buna parmağınızı basamadığınızda, tüm o uyanış sürecinden geçtiğinizi bilirsiniz. Daha muhteşem bir yol olduğunu bilirsiniz ama, onun ne olduğunu bilmezsiniz. Yepyeni bir yaşama ve anlayış düzeyine geçmeye hazır olduğunuzu bilirsiniz ama, oraya nasıl gideceğinizi bilmezsiniz.
Kendi içinize döndüğünüzü hissettiğinizde, fazla dışsal aktivite istememeye başladığınızı hissettiğinizde, geçmişteki uyarımlara ya da dramlara gerek duymadığınızda, bir uyanış sürecinden geçtiğinizi bilirsiniz.
Sessiz anlarınızda, belki gecenin geç saatlerinde, olup olmadığını bile bilmediğiniz, en azından eski anlamda, bir Tanrı’ya seslendiğinizde, uyanış sürecine girdiğinizi bilirsiniz. Bir yerlerdeki ulu varlıklara ya da ulu güçlere seslenirsiniz. Ve tümüyle kalbinizden, varlığınızın en gerçek yerinden gelen bir mesaj yollarsınız – “Sevgili Ruh, sevgili Tanrı, ben hazırım.” Varlığınızın gerçeğinden dersiniz ki, “Sevgili Ruh, sevgili Ebedi Olan, her şeyi yapmaya razıyım, ama yapmam gereken nedir, bilmiyorum.”
Tüm o eski inançlar artık pek de gerçek görünmediğinde, ve size çok yakın olan şeyler, sevdiğiniz şeyler, artık geçmişin bir anısı, geçmişte kalmış yollar, tarzlar gibi göründüğünde, bir uyanış sürecinden geçtiğinizi bilirsiniz. İnsan benliğinin hayalleri ve hedefleri ve arzuları artık önem taşımadığında, ama neyin önemli olduğunu da bilmediğinizde, bir uyanış sürecinden geçtiğinizi bilirsiniz.
Eğer bunu dinliyorsanız ya da okuyorsanız ya da bu mesaj bir şekilde size gelmişse, biz, yalnız olmadığınızı söylemek için burada bulunuyoruz. Bizim taraftan meleksel varlıklar şu anda sizinle birlikteler – gelecekteki bir zamanda değil, çok iyi hatırlamadığınız geçmiş bir zamanda değil – şu anda. Ve basit bir nefes, kendi basit nefesiniz, bizim size yakın olmamızın, sizi sevmemizin, size kendi meleksel aslınızı anımsatmamızın, size muazzam bir şefkat ve sevgi beslediğimizi bildirmemizin kapılarını açar. Yalnız değilsiniz.
Hemen şu anda alacağınız o basit nefes, şu an Dünya’da bulunan ve çok benzer bir süreçten geçmiş ya da geçmekte olan – Ruhu uyanan – binlerce ve onbinlerce insanın sevgisinin ve şefkatinin (size) akmasına izin verir. Size yakın olan sevdiğiniz o şeyleri kaybetmenin nasıl olduğunu onlar bilir. İnanç sistemlerinin her düzeyde zorlanmasının nasıl olduğunu bilirler. Madde dünyasının bir zamanlar önemli olan şeylerinin yok olmaya başlamasının nasıl bir his olduğunu bilirler. Bir ilişkiyi kaybetmenin ya da en azından kaybettiğiniz yanılsamasının neye benzediğini bilirler, (ama bu) kendi benlikleriyle ilişki kurabilmeleri içindir, ve şimdi de siz kendi benliklerinizle ilişki kurabilin diyedir. O basit nefesle, kendinizi açabilir ve artık yalnız olmamanıza izin verebilirsiniz.
Zor ve meydan okuyan zamanlardan geçtiğinizi biliyoruz, ve yaşadıklarınızın büyük bir kısmının çok duygusal ve zaman zaman da çok dramatik olduğunu biliyoruz. Bunu zihninizle/aklınızla anlamaya çalıştığınızı biliyoruz. Sistemler ve yapılar ve yöntemler kullandınız, ama yine de yanıtları bulamadınız. Bunu analiz etmeye çalıştınız, ama bu, analiz edilemeyen bir şeydir. Bu yalnızca hissedilebilir ve deneyimlenebilir.
Çoğunuz gidip yardım aldınız, danıştınız – ister profesyonel danışmanlık olsun, ister arkadaşlarınız – ve onların söylediği yöntemlerin ve sözlerin, kendinizi bilmek ve benliğinizdeki Ruhu bilmek için içinizde duyduğunuz o derin özlemi gerçekte doyurmadığını biliyorsunuz, kalbinizde biliyorsunuz.
Bazen, öylece yok olmak istediğiniz zamanlar olduğunu biliyoruz. Öylece gözden kaybolmak istiyorsunuz. Hatta bu ölümle de ilgili değil, sadece varolmaktan vazgeçmekle ilgili. İnsan için, zihin/akıl için, at gözlükleri takmış ve gerçekte kim olduğunu görmeyen yanınız için, zorluklar, dönüşüm, değişim, bunaltıcı olabilir. Bunaltıcı olduğu kadar öyle bir baskıya da neden olabilir ki, varolmaktan vazgeçmeyi seçersiniz.
Ama şu an sizinle olan melekler ve yanıbaşınızda duran insan melekler, yolculuğunuzu anlıyorlar. Onların bugün size bazı mesajları var, ilk ve en önemli mesaj, yalnız olmadığınızdır. İkincisi, içinden geçtiğiniz işlemin/sürecin aslında çok normal olduğudur. Size kafa karıştırıcı gelebilir ve kendinizi kaybolmuş hissedebilirsiniz, ama gerçekleştirdiğiniz şey çok normaldir. Siz, o eski insan fasetasının/yüzünün ve olduğunuzu sandığınız kişi yanılsamasının, gözden kaybolup yok olmasına izin veriyorsunuz. Ve o yok olurken, en derin ve en sevecen düzeyinizde, sizin de Tanrı olduğunuzu, sizin de Ruh olduğunuzu, tanrısal olduğunuzu, o eski insan kimliğinin sizi artık kısıtlamadığını bilmeye başlıyorsunuz; ebedi olduğunuzu, muhteşem olduğunuzu ve kendi gerçekliğinizi, hatta şu anda Dünya’da nasıl yaşayacağınızı seçebileceğinizi anlamaya başlıyorsunuz.
Çevrenizde toplanan bizler, sizinle, tüm yanıtların içinizde olduğunu paylaşıyoruz. Yanıtlar bazı gurularda bulunmaz. Bazı meleksel varlıklarda bulunmaz, yanıtlar içinizdedir. Şimdiye kadar yaptığınız gibi bu dualite halinde yaşamak, aydınlık ve karanlık, iyi ve kötü, eril ve dişil kavramlarıyla yaşamak, yanıtların başka bir yerde olduğunu söyleyen inanç sistemini kabul etmenize neden oldu. Oysa onlar gerçekten içinizdedir. Yanıtlar, içinizdeki en gerçek ve en değerli yerden gelirler, ve o sessiz anlarda, nefes aldığınız anlarda, kendinize kabul verdiğiniz anlarda keşfedilebilirler.
Sizinle şunu paylaşıyoruz; bir hedef yok, bir amaç yok, uzak bir yerlerdeki bir cennette olup da sizi bir labirentten geçiren ya da bir engelli koşuya sokan bir Tanrı yok. Ama gerçek şu ki, yaşamınızdaki herşey sizin yaratınızla ilgilidir, sizin güzelliği keşfetmenizle, gerçekliğin derinliklerini keşfetmenizle ilgilidir. Şu an hayatınızda deneyimlediğiniz herşey, sizin seçiminizdir. Bunu size yaptıran dışsal güçler ya da varlıklar yoktur. Hiç kimse yaşamınızın yazgısını belirlemiyor ya da zorla kabul ettirmiyor. Herşeyin sizin seçiminiz olduğunu keşfedeceksiniz.
Belki çok derin ya da sizden uzak bir yanınız, şimdiye kadar bildiğiniz şekliyle bu yaşamı deneyimlemek istedi, ama bunu sizin yarattığınızı anlayın. Ve bunu anladığınız zaman ve kendinizi sahiplendiğiniz zaman, yolculuğunuzun güzelliğini de anlamaya başlayacaksınız. Aslında hiç kaybolmadığınızı anlayacaksınız. Sadece bir deneyimin derinliklerine dalmış, zaman zaman ıstıraplı da olsa (bu deneyimin sunduğu) zenginliklerle dolmuştunuz, ve bunlar ruhunuza yeni bir derinlik ve anlam kazandırmıştır.
Böylece bugün ve gerçek benliğinize uyandığınız şu an, o eski insan benliğinize güle güle demek zamanıdır. Siz ona tutunmaya ve onu tamir etmeye ve onu yeniden diriltmeye çalıştınız, ve şimdi, sizi sürekli dönüp duran o eski atlı karıncada tutan eski anlayışın, ‘yaşamların ilerlemesi-gelişmesi’ anlayışının o insan kimliğine, sınırlı inançlarına, o eski karma yollarına güle güle demek zamanıdır. Buna güle güle demek zamanıdır.
Bir yanınız buna üzülecektir. Bu, bilincin ölümüdür, fiziksel bedenin değil, bilincin ölümüdür. Ama eski benliğinize güle güle dediğinizde, sıkışıp kalmış ya da yaralı enerjileri, artık size hizmet etmeyen ve çok, birçok yaşamdır da hizmet etmemiş olan enerjileri salıverirsiniz.
Eski insan benliğinize güle güle dediğinizde, yeni bir özgürlük keşfedersiniz. Bu sanki artık gerek duyulmayan bir kostümü ya da zırhı çıkarmaya benzer. Eski insan veçhesini salıverdiğinizde, güle güle dediğinizde, daha muhteşem olan benliğinizin, tanrısal benliğinizin, sizi sabırla bekleyen, bu güzel oyunu ya da deneyimi oynamayı bitirmenizi sabırla bekleyen, ve bir seçim yapıp gerçek sizi, tanrısal sizi bu gerçekliğe şimdi davet etmenizi bekleyen meleksel benliğinizin gelmesine izin veren bir alan yaratırsınız.
İnsan benliğinize güle güle dediğinizde, korku, ölüm ve kontrolü kaybetmek gibi sorunlar ortaya çıkar. Ama sevgili dostlar, bunların tümü yanılsamadır. Olduğunuzu sandığınız kişiyi salıverdiğinizde, gerçekte olduğunuz herşeye yer açarsınız. Şu anda şöyle bir hisse sahipsiniz; bırakacak olursanız, asla geri gelmemek üzere, asla bulunmamak üzere sonsuz ve karanlık bir uçuruma yuvarlanacak, hatta boyutlarda ve evrenlerde kaybolup gideceksiniz. Ama şu anda sizinle olan bu melek grubu, sizinle olan insan grubu, hepsi bu deneyimden geçti, ve olduğunuzu sandığınız kimliği bıraktığınızda, en mahrem, en güzel düzeyden kendinize güvendiğinizde, gerçekte kim olduğunuzu keşfedeceğinizi hepsi biliyor.
Bu elbette sizin seçiminizdir. Size kalmış bir şeydir. Ama bize çağrıda bulundunuz, dua ettiniz, yanıtlar istediniz, ve biz de bu nedenle bugün çıkageldik.
Gerçek benliğinize uyanırken, bildiğiniz Dünya’ya da güle güle dersiniz. Birçokları Dünya’ya “Gaia” diyor, toprak, su, gök diyor. Oysa Gaia aslında Dünya’ya hizmet eden, Dünya’yı, onun tüm unsurlarını, tüm hayvanlarını ve tüm ormanlarını, Yerkürenin başlangıcından bu yana besleyen bir ruhtur. Kendi benliğinize uyanırken ve Gaia’yı salıverirken ya da ona güle güle derken, bu gezegenle ilgilenme sorumluluğunu başka bir ruhun alması gerekmediğini anlarsınız. Onun parçası olmak sizin sorumluluğunuzdur.
İçtiğiniz suyun, üzerinde yürüdüğünüz toprakların, gözlerinizle gördüğünüz gökyüzünün, tüm bitki aleminin ve hayvan aleminin sorumluluğunu siz ve tüm diğer insanlar alabilsin diye Gaia’nın ruhu yavaş yavaş gidiyor. Yaptıkları için Gaia’ya teşekkür etmek, ona elveda demek, ve şimdi bu gezegenin sorumluluğunu kendiniz üstlenmek, ne kutsanmış ve güzel bir deneyimdir.
İçinden geçtiğiniz uyanış sürecinde, bildiğiniz insan bilincine de güle güle demek zamanıdır. Artık asla aynı kişi olmayacaksınız. Dünya, yakın geçmişte yeni bir döneme ve yeni bir aleme geçti. Biz buna yeni bilinç ya da Yeni Enerji diyoruz. Bu yeni bilinçte herşey değişiyor. Dünya, insan bilinci ve insanlar şu anda tekamül ediyor. Dışarda gördüğünüz değişim kargaşa gibi görünebilir. Herşey çözülüyormuş gibi, çöküyormuş gibi görünebilir. Önemi olan ürünlerde, mallarda kıtlık varmış gibi görünebilir. Sanki herşey sürekli sınırlarda geziniyormuş gibi görünebilir.
Bunu da bırakmak zamanıdır, çünkü insanlık muazzam bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Önemli değişimlerden geçiyor, ve yakıt ve petrol kıtlığı gibi görünen, aslında daha çok, teknolojideki yeni gelişmelerle ve yeni enerji kaynaklarıyla ilgilidir. Eski fosil yakıtı kullanmak yerine, yeni yakıtların keşfiyle ilgilidir. Gıda kıtlığı olarak görünen, aslında biyolojiyle yeni bir biçimde nasıl ilgilenileceği, onun yeni bir biçimde nasıl beslenileceği, ürünlerin yeni, verimli ve doğal yoldan nasıl yetiştirileceğiyle ilgilidir.
Hükümetlerdeki değişimler, politikalardaki değişimler, hepsi bu sürecin bir parçasıdır. Şimdi korkuya kapılıp dünyaya ne olacak diye kaygılanmak kolaydır, ama bu melek grubu ve bu insan grubu, bunun yalnızca evrimleşmek olduğunu biliyorlar. Değişimin bir keşmekeş gibi görünebileceğini biliyorlar, ama evrimin ve genişlemenin doğal yasası şu anda iş başındadır, ve siz de ona katılmaktasınız.
Bildiğiniz dünyaya güle güle demek zamanıdır, hatta finans, bolluk ve zenginlik anlamında da. Çünkü, ah, Dünya üzerindeki zenginlik, güç, para, fazla uzun bir süredir yalnızca birkaç yere odaklanmış, ve sadece birkaç kişinin elinde ya da birkaç ülkenin tekelinde olmuştu. Ve yeni bilinçte, bu dengesizlik artık iş görmeyecektir. Böylece zenginlik, hatta güç diyeceğiniz şeyin dengesi yeniden düzenlenecektir. Bu, herhangi bir insana daha azı düşecek demek değildir, bu sadece, geride kalmış olanlar şimdi (ilerdekilere) yetişecek demektir.
Dünya parçalanmıyor, dünya tekamül ediyor. Dünya yeni düzenlemelere, yeni-dağıtımlara gidiyor. Dünya daha dengeli ve daha adil bir hale geliyor.
Uyanış sürecinde şeyler karanlık gibi görünebilir. Hatta kötü, felaket gibi görünebilir. Çok kafa karıştırıcı görünebilir, ama biz, bunun yalnızca evrimleşme olduğunu size söylemek için buradayız. Dünya devam edecek. Yeni Enerji gelecek. Bilimle ve matematikle ilgili yeni anlayışlar, teknolojiyle ve eğitimle ilgili yeni anlayışlar, bunların hepsi şu anda gelmekte.
Uyanış sürecinde yalnızlık hissedilebilir, çünkü bu, başkaları size söylemeden, başkalarının inanç sistemleri sizin yaşamınızı biçimlendirmeden ve yaratmadan kim olduğunuzu yeniden keşfetmenizle ilgilidir. Yaşamınızın çok karanlık ve yalnızlık içeren ve bazen de çok kederli bir bölümünden geçtiğinizi, kendinizi çok kaybolmuş ve kafası karışık, sanki kimse dinlemiyormuş gibi hissettiğinizi biliyoruz. Ama bu meleksel varlıklar ve insanlar size bizim duyduğumuzu bildirmek istiyorlar. Biz kim olduğunuzu biliyoruz. Nelerden geçtiğinizi biliyoruz. Ve asla yalnız olmadığınızı bilmenizi istiyoruz.
Uyanış süreciniz açılmaya devam edecektir, ve bu sürdükçe, siz de onun içerdiği güzellikleri göreceksiniz. Tanrısal bir varlık olarak sizin bunu aslında kendiniz için planladığınızı göreceksiniz. Korkunun gittiğini göreceksiniz. Dualitenin yanılsamaları gidiyor, ve yerini, birliğin bilinmesi alıyor.
Bugün size meleklerden, insanlardan, ve uyanış sürecinden geçen tüm varlıklardan bu mesajı getiriyoruz; yalnız değilsiniz.
Ve öyledir.”

Kırmızı Meclis’in varlıklarından Tobias, Golden, Colorado’da yaşamakta olan Geoffrey Hoppe tarafından sunulmaktadır. Tobit’in mukaddes kitabında bulunan Tobias’ın öyküsü, Crimson Circle sitesinde bulunmaktadır.www.crimsoncircle.com. Tobias materyelleri, bedelsiz olarak dünyanın her tarafında bulunan ışık işçileri ve Shaumbra’ya, Ağustos 1999 tarihinden beri sunulmaktadır. Bu tarih Tobias’ın, insanlığın yıkım potansiyelini aşıp, Yeni Enerjiye girdiğini söylediği tarihtir.Kırmızı Çember, Yeni Enerjiye geçiş yapacak ilk insan (kılığındaki) meleklerden oluşan küresel bir ağdır. Bu kişiler, yükseliş halinin sevinç ve zorluklarını deneyimlerken, diğer insanların da yolculuğuna, paylaşım, ilgi ve yol göstererek yardımcı olmaktadır. Crimson Circle’in sitesine her ay 50.000’in üzerinde ziyaretçi, son materyelleri okumak ve kendi deneyimlerini tartışmak amacıyla girmektedir.Kırmızı Çember her ay Denver, Colorado’da, Tobias’ın, Geoffrey Hoppe kanalıyla son bilgileri sunduğu yerde biraraya gelmektedir. Tobias, kendisinin ve Crimson Council’ın (Kırmızı Meclisin) diğer semavi varlıklarının, aslında insanoğlunun kanallığını yapmakta olduğunu bildirmektedir. Tobias’a göre, onlar bizim enerjilerimizi okumakta ve biz içimizde deneyimlerken, dışardan da bakabilmemiz için, kendi bilgilerimizi bize geri tercüme etmektedirler. Kırmızı Çember toplantıları herkese açıktır, ama LCV takdir edilir. Katılımı gerektiren hiç bir şey ve ödenmesi gereken bir aidat yoktur. Kırmızı Çember bolluğunu, dünya çapındaki Shaumbra’nın açık sevgisi ve bağışlarıyla sürdürür.Kırmızı Çemberin en yüksek amacı, insan melekler ve öğretmenler olarak, içsel spiritüel uyanış yolunu yürümekte olan kişilere hizmet etmektir. Bu hıristiyanlıkla ilgili bir misyon değildir. Tersine, içsel ışık, merhamet ve ilgi bulabilmeleri amacıyla, insanları senin kapına getirecektir. Kılıçlar Köprüsü’ndeki yolculuğuna başlayan bu kendine has ve değerli insan sana geldiğinde, o anda ne yapman ve öğretmen gerektiğini bileceksin.Eğer bunu okumaktaysan ve gerçek olduğunu ve bir bağın olduğunu hissediyorsan, sen gerçekten Shaumbra’sın. Sen insan (kılığında) bir öğretmen ve bir rehbersin. İçindeki tanrısallık tohumunun bu anda ve gelecek tüm zamanlar için çiçek açmasına izin ver. Hiç bir zaman yalnız değilsin, çünkü tüm dünyada bir ailen ve çevrendeki semavi boyutlarda melekler vardır.Bu metni lütfen ticari amaç olmaksızın ve bedelsiz olarak dağıtın.Lütfen bu bilgiyi, dipnotlar dahil bütünüyle kullanın. Tüm diğer kullanımlar, Geoffrey Hoppe, Golden Colorado’dan alınacak yazılı onayı gerektirir. Telif hakkı 2001, Geoffrey Hoppe, P.O.Box 7328, Golden, CO 80403.e-posta: tobias@crimsoncircle.com. Tüm haklar mahfuzdur.